MEHMET UZEL


YETER ARTIK!

YETER ARTIK!


Kadın erkeğin canı sıkıldığında stresini atabileceği başka birine ya da bir olaya olan kızgınlığının acısını çıkarabileceği bir araç bir eşya.

Kadın konumunun hayatımızdaki yerinin sağlamlaştırılması için bu kadar çalışma, koruma kanunları, farkındalık yaratma projeleri... Hani nerede ? Bunlar kadını bir yere taşıyamamış. Hele de erkeğin "hak etti" savunması, pişkinliği. Bu şekilde hayat devam ediyor. "Şiddet kötüdür, kadına el kalkmamalıdır. Ama yaparız bazen. "anlayış bu! Geçen zaman kazandırmamış, ileri götürmemiş kadını. Kadına sahip çıkmak zor olmamalı. Güçlü kadınlar şikayet ediyor, olayı basına adliyeye taşıyor. Ya diğer kadınlar ? Kim bilir ne kadar yaygındır sesini soluğunu (elalem) meselesi yüzünden sessiz kalanlar, gizleyenler, her evlilikte böyle şeylerin olabileceğini düşünen... Hangi işi yaptığının, karakterinin, hobilerinin bir önemi yok. Kadın mı tamam! Ötesi yok. Kadın. Her türlü aşağı, sosyolojik bir hastalık! Toplumun yarası! İyileşmiyor çünkü hastalık kabul edilmiyor. 

Önce kadın görmeli bu gerçeği, aciziyetin kendinde değiş erkekte olduğunu. Çocuklarına sağlıklı bir uygarlık bırakabilmek için konuşmak için gerektiğini. Kadın kendine değer vermeli, insanca yaşamanın peşine düşmeli. İnsan olduğunu herkesten önce kendisi kabul etmeli. Kişi kendine nasıl bakarsa çevresindekiler de öyle görür. Erkeğin çekirdeğine işlemiş kadını küçük görme anlayışı. Çevrenin ona verdikleri, kendini yetiştirememesi ,toplumun erkeği gereğinden fazla yüceltmesi. Bunlar olmalı erkeği bu kadar kof, boş kılan. Sevmeyi bilmemesi, sevgisini gösterememesi... Özelikle de sevdiği kadına bunu yapması enteresan. Dışardan bir kadına ya da erkeğe değil, kendi sevgilisine, hayatındaki en özel insana, şiddet göstermesi..

Kadın hep suçludur anlayışa göre ne yapsa kanaattir. Kadın kısıtlanan, hor görülen, yetersiz. Doğuştan kaybetmiş. Biz uygar mıyız şimdi? Uygar olduğumuzu söylemek kolayda sergilemek zor galiba oysa kadın toplumun yarısı, erkeğin bir parçası... Üreten çalışan, kalbi olan, hayalleri olan bir insan…

       Evet bu konuna ünlü uzman psikolog Sevgi Keske, ‘’Hayattaki gerçekler kendi zıddı ile vardır. Sevgi ve nefret bu iki zıt duygu insanda bulunur. Sevme hali var etme ve yaşatmaya dair davranışları gerektiren, nefreti yok etmeye ve arar vermeye yönelik davranışları teltikler. İnsanın içinde bulunan şiddet, yıkıcılık ve yok ediciliğin uzantısı olan zarar verme düşüncesi, zarar verme eylemine dönüştüğünde bir ahlak sorunu oluşturur. Aile içi şiddetleri toplumsal şiddet olaylarına kadar uzanan yıkıcılık, ayrışma ve düşmanlık çeşitli gerçeklerle nefret duygusunun beslenmesiyle gerçekleşir. Şiddet maalesef genellikle güçlüden zayıfa yönelir. Bu durumların başında çocuklara ve kadınlara yönelik şiddet gelmektedir.''