MEHMET UZEL


İFLAS ERTELENMESİ VE KONKORDANUN ERTELENMESİ

İFLAS ERTELENMESİ VE KONKORDANUN ERTELENMESİ


 İflas erteleme, konkordato gibi müesseselerin asıl amacı, zor durumda olan ancak kurtulma ümidi de bulunan şirketleri ekonomiye kazandırmaktır. Çünkü müteşebbis; risk iştahı olan, servetinin tamamını veya bir kısmını üretime, ticarete aktaran, yetişmesi zor olan, ekonomi için önemli bir kaynaktır. Uzun yıllar ticari faaliyet içindeki büyük bir şirketin iflası, “domino” etkisi yaparak, kendisiyle iş yapan tedarikçiler, müşteriler ve işçiler başta olmak üzere 3. kişilere de zarar vermekte, nihayetinde ekonomiye olumsuz yansımaktadır. Bu bakımdan vahşi kapitalizmin felsefesi olan “giden gider, kalan sağlar bizimdir” felsefesinden ziyade, söz konusu hukuki müesseseler; iyi niyetli şirketleri iflas ettirmeyerek zaman içerisinde normal koşullara dönmesine izin vermektedir.

 İflasın ertelenmesi anonim şirket, limited şirket gibi sermaye şirketleri ile kooperatiflerin yararlanabileceği bir haktır. Bir şirketin mahkemeden iflasın ertelenmesi kararını alabilmesi için; borca batık olması yani varlıklarının borçlarını karşılayamaması, borca batık durumdan kurtulma ümidinin bulunması ve buna yönelik “iyileştirme projesi” sunması ve borçlunun iflas ertelemeye layık olması gerekmektedir. Bu süreci iyi yöneten bir şirket veya kooperatif “yoğun bakım” olarak da nitelenen iflas erteleme kurumundan çıkarak normal faaliyetine devam edebilir. Ancak söz konusu uygulama bazı art niyetli girişimciler tarafından kötüye kullanılmıştır. Mahkemenin sağlamış olduğu “tedbir kararının” yani hiçbir yasal takibin yapılamamasının da vermiş olduğu rehavetle geçici bir koruma tedbiri olan iflas erteleme süresini borç ödeme ya da borçlarında azalışa gitmek yerine, bu müesseseden yararlanarak süre kazanmaya çalışmak olarak kullananlar olmuştur.

Alacaklılar, iflas erteleme de maksimum 4 yıl beklenebilmekteydi. Söz konusu 4 yıl daha sonra yapılan bir değişiklikle (1 yıl erteleme artı bir yıl uzatma olmak üzere) 2 yıla düşürülmüşse de ikinci yıl uzatma kararı verebilmesi için ilk erteleme kararının kesinleşmesi bekletici süre yapılmaktaydı. İflas erteleme hakkının kötüye kullanılması ve özelliklede bankaların ödenmeyen ve iflas ertelemede olduğu için takip yapamadıkları alacaklarının artması sonucu, önce OHAL döneminde yeni iflas erteleme başvuruları alınmamış, daha sonra İİK ve Bazı Kanunlarda Değişiklik yapılması Hakkındaki 7101 sayılı Kanun’un (5 Mart 2018 tarihli resmi Gazetede yayınlanmıştır) 62. Maddesi ile Ticaret Kanunumuzda değişiklik yapılarak 377. Maddede yer alan “iflasın ertelenmesi” maddesi yerine “konkordato” maddesi eklenmiştir. Konkordato İİK 285. Maddesine göre; “Borçlarını, vadesi geldiği hâlde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlu, vade verilmek veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflâstan kurtulmak için konkordato talep edebilir. İflâs talebinde bulunabilecek her alacaklı, gerekçeli bir dilekçeyle, borçlu hakkında konkordato işlemlerinin başlatılmasını isteyebilir” denilmektedir.

Her şeyden önce iflastan kurtulma ümidi olan şirketleri ve şahısları kurtarmaya yönelik hukuki bir düzenlemenin sistemde bulunması şarttır. Ancak sistem kötü niyetli kişileri de ayıklayacak ve onlara söz konusu hakkı vermeyecek tarzda işlemelidir. Konkordatodan yararlanmak isteyenler bunun sürekli bir hak olmayıp, geçici bir koruma tedbiri olduğunun bilincinde olmalıdır. Şirket ortaklarının ne tür bir koruma tedbiri olduğundan ziyade, ancak kendi fedakarlıkları ile kurtulabileceklerini hatırda tutmaları gerekir. Dolayısıyla daha baştan yapılabilecek fedakarlıklar (kişisel mal varlığından yararlanma gibi) varsa yapılmalı, son çare olarak konkordato düşünülmelidir. Ayrıca şirketlerimizin söz konusu koruma tedbirlerinden bundan sonra da yararlanabilmesi için aşağıdaki hususular da ihmal edilmemelidir.
 

Şirketlerimiz maalesef sermaye fakiridir, ortaklar zengindir. Dolayısıyla gerek kişisel olarak gerekse yeni ortaklar alarak hatta halka açılarak şirketler sermaye yönünden güçlendirilmelidir. İş adamlarımızın “borç ödemekle, yol yürümekle tükenir” öz deyişini unutmayarak geçici tedbirlerin ancak borç ödeyerek, alacaklıyı razı ederek gerçekleşebileceğini unutmaması gerekir. Döviz cinsinden alacağı olmayan bir şirketin döviz cinsinden borcu olmamalıdır Borçlarda özellikle banka kredilerinde vade uyumuna dikkat edilmelidir. Bina, arsa, makine gibi sabit varlık yatırımlarının uzun vadeli kredilerle veya öz sermaye ile finanse edilmesi gerekir. Kayıt dışılığa son verilmeli, şirketin bilançoları mümkün olduğu kadar gerçeği göstermelidir. Özellikle konkordatoya ilişkin getirilmeye çalışılan bağımsız denetimlerde bu durumun faydası daha çok görülecektir. Nihayetinde kurumsal yönetim ilkelerine uyarak şirketlerin uzun ömürlü olması, sürdürülebilir olmasına dikkat edilmelidir.

Ülkemizde uzun yıllar geçmişi olan ancak uygulanmasına son verilen iflasın ertelenmesi konusunda gerek ilgili yargı çevrelerinde gerekse uygulamada yeterli bir içtihat ve bilgi birikimi olmuştu. Ancak konkordato uygulaması yeni olup, mevzuattan kaynaklanan boşluklar da art niyetli kişilerce kullanılabilmektedir. Dolayısıyla konkordatoyla ilgili yapılacak geniş kapsamlı bir çalıştay da konunun düzenleyici ve uygulayıcı taraflarını bir araya getirerek aksaklıkların saptanması, kanun yapıcılara yardımcı olacak öneriler getirilmesi değerlendirilmelidir.